2 mart 2006.

Sana o kadar kizdim ki nefes alamiyorum. O kadar kizdim ki kendime de, nefes almak bile istemiyorum. Feribotta o hep ses cikaran lambanin altindaki koltukta yine, ve cok siddetli bir ruzgar esliginde saclarimin deminki gibi dalgalandigini hissediyorum hala. Tum camlarda kucuk kucuk su damlaciklari, yagmur durmadi cunku. Ve aslinda ben de o damlalar gibi aglamak istiyorum etrafta oturan kimseye aldirmadan. Seni o kadar cok sevmisim ki kendimden nefret ediyorum sen sana deger vermedigimi soylerken, o basit kelimeler icimi paramparca eden cumleciklere donusurken yolun orta yerine oturup o kapkaranlik icinde, hungur hungur aglamak istiyorum, tam neye agladigimi kendim bile bilmeden. Gozlerindeki bakislara aglamak istiyorum, kendime aglamak. Sana aglamak. Ne kadar siddetle sevdigime aglamak sonra da seni. Beni acitan her seye aglamak. Kimse bana dokunmadan, kimse durmadan, hic bir sey sorulmadan. Seni birakip gitmek öldürüyor beni ve ne kadar istesem de yapacak tek bir sey bile yok. O kadar yoruldum ki yururken ve o kadar cok cöktü ki üzerime bikkinlik, herkesi ativermek istiyorum bulundugumuz yerden, karanliklari aydinlik yapmak, susmak, sana sarilmak ve oyle kalivermek, hic tartismadan. Neyin nasil oldugunu, niye oldugunu, hangimizin sucu oldugunu unutuvermek istiyorum. Basimdaki o korkunc agridan kurtulmak, seninle bir olmak istiyorum dusunmeden. Hala demirin cama surekli carpma sesi esliginde seni dusunuyorum. İnsanlar karmakarisik saclarima ve halen kipkirmizi olan yuzume bakarken, ben kocaman kocaman soluyorum. Nefesimi duzene sokmaya calisiyorum. Motor sesine, yalnizlarin o bitmek bilmeyen sessizligine ve koyu koyu devam eden kisa feribot sohbetlere aldirmadan seni özlüyorum. Senin de burada oldugunu dusluyorum ve sana cok kiziyorum. Beni bu kadar sevmene kiziyorum. Ve kendini bana bu kadar sevdirmene. –
hayal içinde yayınlandı

Yorum bırakın