.can.baba.

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o’nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini…
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.

Çok eşyan olmayacak mesela evinde.

Paldır küldür yürüyebileceksin.

İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,

Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.

Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim" diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.

Çok sahiplenmeden,


Çok ait olmadan yaşayacaksın.

Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

…ve ben böyle olmayı, halen; öğrenemedim.

. . .

arabada kafamda bir soruyla uyuyakaldim. sadece icindeki iki kelimenin yer degistirmesi ile iki ayri soruya donusen bir cumlenin aslinda ne kadar buyuk bir zenginligi icinde barindirdigini dusunurken, ruyamda sorularimi gordum. uyandim sonra. uyumaya devam etmek; uyumak, uyumak istedim. ve bir sure uyanmamak. olmadi.

kediler aglar mi,

bilmiyorum… ama bugun kizimi severken gozlerinde birikmis biraz su gordum. aslinda tek gozunde, sol gozunde. birkac gundur babam burada oldugundan, ve o balkonda kaldigindan, onu gunlerdir kucagima alip sevmedigimi belirtmek istermiscesine kucagimda kivranip dururken. su an da kucagimda olan, bacagini uzerime atmis uyuklayan, tum isimi bir kenara birakip yaklasik 45 dakikadir kafasini oksadigim, burada 50 metrekare icinde uc yildan fazlami paylastigim kizimi istanbula goturmem su an icin mumkun gorunmezken, ve gozlerimden akan yaslari ne kadar zorlasam da su satirlari yazarken bile durduramazken; ciglik cigliga aglamak istiyorum. nefes almak. ciglik atmak. sonra yeniden. sonra yeniden. yeniden.

popomundo.

salak bir oyun oynuyorum ben. ve oradaki sorunlari bir raddede artik gercek hayatina tasiyor insan, sacmasapan kavga falan ediyor. sinirleniyor harbiden. lank diye kesiyor sonra her seyi. agzina gelen herseyi soyluyor ya da bir durum karsisinda. can bodrumda tatilinden odun verip internete girip iki grup yarisinda rakibine kiziyor, kufrediyor forumda falan, deliriyor; ben aptal saptal hareketler yapiyorum, egenin zaten oyun ve gercek siniri cok garip, cok ince… falan filan. ondan sonra da ben yine gelip ancak yazarak rahatliyorum. bir de insanlarin "evet evet cok etkiliyor hakikaten insanin hayatini" lafina bir tarafimla guluyorum utanmadan, ayni seyleri bizzat yasarken. salak miyim ben. gayet zehir icip oleyim, kisilik / karakter bolunmesi yasayip bir tarafta olup bir tarafta da sacmalamaktan iyidir. ehah, cok komik harbiden. baska hic dert yokmus gibi, bir de sanallarini yaratiyoruz; ustune gercegimize de yansimasina izin veriyoruz. peh.

– hala sinirliyken birsey yapmayip, durup bekleyip, biraz dusunmeyi ogrenemedin. seneler gecti. hala ayni haldesin, fevrisin.
– evet. biliyorum.